Sosyal Medya

Dünya

Gülen, kendisini Batı’ya ve Amerika’ya nasıl pazarladı?

Fethullah Gülen’in ABD'de yayımlanan New York Times gazetesine yazdığı makalede, ''Batılı demokrasilerin ılımlı Müslümanlara ihtiyaç duydukları bir dönemde, 'hizmet' içindeki ben ve arkadaşlarım Batı’nın yanında yer aldık'' diye yazması şaşırtıcı değil. "Ilımlı İslâm" argümanı, kendisinin Batı’ya ve Amerika’ya pazarlamasının en önemli aracı olmuştu. İşte bu sürecin adım adım öyküsü...



Fethullah Gülen’in 21 Mart 1999 yılında Amerika BirleÅŸik Devletleri’ne gitmesini Yazar Ali Bulaç “Din-Kent ve Cemaat - Fethullah Gülen ÖrneÄŸi” kitabında Gülen’in “ulusal” ölçekten “küresel” ölçeÄŸe geçiÅŸi olarak yorumlamıştı. Gerçekten de Gülen ABD’ye yerleÅŸmesinin ardından özellikle Batı Dünyası’nda Ä°slâm konusunda araÅŸtırmalar yapan tüm akademisyenlerin dikkatini çekmeyi baÅŸarmıştı. Hakkında Batı üniversitelerinde tezler, kitaplar yazıldı. Fethullah Gülen’in Batı’nın özellikle de ABD’nin dikkatini çeken temasları 1990’ların ikinci yarısından itibaren baÅŸlamıştı. 1997 yılında kalp rahatsızlığı nedeniyle ABD’ye giden Gülen tedavisinin ardından 11 Haziran 1997’de önemli Musevi örgütü olan Anti Defamation League (ADL) BaÅŸkanı Abraham Foxman ile görüştü. Bu görüşmeden üç ay sonra da ülkede Katoliklerin önde gelen liderlerinden Kardinal John O’Connor ile bir araya geldi. Gülen,Türkiye’ye dönmesinin ardından da Türkiye’deki farklı dinlerin temsilcileri ile de sık sık bir araya geldi. Gülen’in asıl önemli hamlesi 9 Åžubat 1998 günü Vatikan’da Katolik dünyanın lideri Papa 2. John Paul ile görüşmesi oldu. “Gülen ve çevresinin “Dinler arası Diyalog” diye adlandırdığı bu giriÅŸimler Batı medyasında hep yankı buldu. Sık sık kendisi ile mülakatlar yapıldı. Gülen için “Ä°slâm’ın modern, ılımlı yüzü” baÅŸlıklı haberler yapılmaya, mülakatlar yayımlanmaya baÅŸladı.

11 Eylül saldırıları Gülen’e fırsat penceresi açtı

Türkiye’de 28 Åžubat süreci sonrası baÅŸlatılan soruÅŸturmayı haber alan Fethullah Gülen 1999’da tedavi olma gerekçesiyle ABD’ye gitti. Bir daha da dönmedi. Gülen, ABD’ye gittiÄŸinde Küresel anlamda tanınırlığı vardı ancak Gülen’in ABD yönetiminin, entelektüel çevrelerinin dikkatini çeken çıkışı 11 Eylül 2001’de baÅŸta ikiz kulelere olmak yapılan saldırılar oldu. Saldırıların hemen ardından Gülen gazetelere saldırıları kınayan ilanlar verdi, en önemlisi de El Kaide’nin Ä°slâm anlayışını mahkûm eden açıklamalar yaptı. Saldırı sonrası dünya medyasına verdiÄŸi mülakatlarda da ÅŸiddeti reddeden “baÅŸka bir Ä°slâm” olduÄŸu mesajını verdi. 11 Eylül saldırıları kendi Ä°slâm anlayışını küresel anlamda anlatması için Gülen’e büyük bir fırsat penceresi açtı. 1980’lerden bu yana bu Cemaati takip eden gazeteci RuÅŸen Çakır’a göre Gülen’in Ä°slâmcılık anlayışı tarihten gelen Ä°slâmcılık anlayışından farklıydı. Çakır bu anlayışı ÅŸu ÅŸeklide ifade ediyor:

Çakır: Gülen tercihini Ä°slâm Dünyası’ndan deÄŸil, Batı dünyasından yana yapmış birisi

“Fethullah Gülen’in duruÅŸu bildiÄŸimiz anlamda bir Ä°slâmcı duruÅŸ deÄŸildi. Ä°slâmcılık ilk ortaya çıktığı 19. Yüzyıldan itibaren Batı’ya karşı bir tepki çıkışıdır. Ä°slâm dünyasının geri kalmışlığından, sömürgeleÅŸtirilmesinden Batı dünyası sorumlu tutulur. Ä°slâm dünyasının geliÅŸmesinin kalkınmasının yolu olarak kendi içerisinde dayanışma aÄŸlarını güçlenip gerçek Ä°slâm’a dönerek bir güç oluÅŸturup Batı’ya karşı bir meydan okuyuÅŸtur, Ä°slâmcılık. Türkiye’de Necmettin Erbakan liderliÄŸindeki Milli Görüş hareketi bunu yapıyordu. Oysa Fethullah Gülen’in yaptığı farklı bir ÅŸey. Gülen, Ä°slâm dünyasının içinde bulunduÄŸu durumdan Batı’yı deÄŸil o toplulukların kendisini sorumlu tutuyor ve o toplulukların iyileÅŸtirilmesi için Batı ile ittifakı önceliyor. Kendi içinden çıktığı toplumu ıslah etmek için Batı ile iÅŸbirliÄŸine gidiyor. Bu durumu, kendi toplumunu güçlendirip onunla dayanışma içerisinde Batı’ya meydan okuma yerine tam tersine Batı ile yan yana durup kendi toplumuna meydan okuma diye özetleyebiliriz. Bu  Ã§ok ciddi duruÅŸ farkı nedeniyle Batılılar, Gülen Cemaati’ni tercih ediyorlar. Gülen Cemaati onlara diyor ki; “Siz bu iÅŸleri biliyorsunuz bana yardımcı olun ben bu Ä°slâm dünyasının içindeki yanlışları, radikalizmi, terörizmi, geri kalmışlığı halledeyim” diyor. Gülen tercihini Ä°slâm dünyasından deÄŸil, Batı dünyasından yana yapmış birisi.”

11 Eylül’den sonra ABD’de kurumsallaÅŸtı

Fethullah Gülen ve çevresindekiler 11 Eylül saldırılarının ardından ABD’de kurumsallaÅŸma yoluna gitti. Ãœniversitelerde parasal bağışlarla “Dinler Arası Diyalog” kürsüleri açıldı. Vakıflar, dernekler kuruldu hatta ABD’de Ä°ngilizce yayın yapan bir TV istasyonu kurdular. Bugün ABD’de "Turkic Amerikan Alliance” çatı örgütü altında ABD’nin farklı eyaletlerine yayılmış onlarca Gülen’e yakın dernek ve vakıf bulunuyor.

Fethullah Gülen ABD’de iki defa sıkıntılı günler geçirdi. Bunlardan ilki 2006 yılında yaptığı kalış süresini uzatma çabası diÄŸeriyse kendisine yakın isimlerin kurduÄŸu okullar hakkında 2014’de yürütülen FBI soruÅŸturması.

19 sayfalık referans mektubu

Ä°lk sorunu aÅŸması için ABD’de ona kefil olan ve oturma süresinin uzamasını saÄŸlayan isimler Gülen’in ABD’de hangi kesimlerle iyi iliÅŸkilere sahip olduÄŸu konusunda ciddi ipuçları verdi. Gülen’in 2008’de tekrar oturum alma hakkını saÄŸlayan isimler üç kategoride toplanıyordu. Ä°lk kategoride ABD’nin dış istihbarat kurumu CIA’da ve DışiÅŸleri Bakanlığı’nda çalışan eski görevliler yer alıyordu. Ä°kinci kategori, ABD’deki farklı dinlere mensup dini liderlerdi. Üçüncü kategoriyi ise ülkenin önde gelen akademisyenleri oluÅŸturdu. 19 sayfalık referans mektubunda eski CIA yöneticisi Graham Fuller, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ilk kategorideki en dikkat çeken iki isimdi. Bu isimlerin yanı sıra Floyd M. Schoenhals isimli Evanjelik Lutheran Klisesi Piskoposu ve ülkenin önde gelen Ä°slâm araÅŸtırmaları profesörü John L. Esposito da Gülen’e kefil olan isimler arasındaydı. Gülen’in 19 sayfalık “kefalet” mektubunda yukarıdaki kategorilere giren çok sayıda isim yer aldı. L. Esposito 2004’de Türk akademisyen Hakan Yavuz ile birlikte “Laik Devlet ve Fethullah Gülen Hareketi” ile 2014 yılında yine Türk akademisyen Ä°hsan Yılmaz ile “Gülen Hareketi Ä°nisiyatifleri Ä°slâm ve Barış Ä°nÅŸası” kitaplarını yazdı.

Soli Özel: ABD sistemine zayıf halkalardan nüfuz etmeyi biliyorlar

Kadir Has Ãœniversitesi Öğretim Ãœyesi Soli Özel’e göre Gülenciler, ABD’de kamuoyu oluÅŸturmada çok etkililer. Özel bu etkili şöyle ifade etti:  

Fethullah Gülen’in 20 yıllık stratejisine bakmak gerekli. Gülenciler 1990’ların ortalarından itibaren farklı bir dil oluÅŸturdular. Ä°slâm’ın ılımlı yüzü, diyalog söylemi geliÅŸtirdiler. Fethullah Gülen, Papa ile buluÅŸtu. Bunlar tam Batılıların duymak, görmek istedikleri ÅŸeylerdi. Tabii Gülen Cemaati mensupları son derece eÄŸitimli kiÅŸilerden oluÅŸuyor güçlü lobileri, örgütlenmeleri var. ABD örneÄŸine bakarsak her ilde dernekleri var, etrafla iliÅŸki halindeler. ABD sistemine en zayıf halkalarından nüfûz etmeyi biliyorlar. Mesela ABD BaÅŸkan adaylarından Hillary Clinton’un kampanyasına yüklü miktarda bağışlar yaptılar. Kampanya yürütücüleri arasında Cemaat’ten isimler olduÄŸu söyleniyor. Bu da kamuoyu oluÅŸturmada ne derece etkili olduklarını gösteriyor.

Time Dergisi Gülen’i 2013’de dünyanın en etkili 100 kiÅŸisi arasında gösterdi

Gülen, ABD’deki “altın yıllarını” ikinci oturum izni aldıktan sonra yaÅŸadı. 2008 yılında Gülen’e yakın “Türk Kültür Merkezi”nin düzenlediÄŸi yemeÄŸe Eski ABD BaÅŸkanlarından Bill Clinton video konferans yoluyla katılarak katılımcılara “Fethullah Gülen tarafından teÅŸvik edilen hoÅŸgörü ve dinler arası diyalog ideallerini yayılmasına katkıda bulunuyorsunuz” diyerek övgüler düzdü. Aynı yıl ABD'den Foreign Policy dergisinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluÅŸturduÄŸu Dünya'nın ilk 100 entelektüeli listesine girdi. 2013 yılında da Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kiÅŸisinden biri olarak gösterildi.

FBI okullar hakkında soruşturma açtı

Gülen için ABD’deki diÄŸer sıkıntılı yıl ise 2014 oldu. ABD Federal SoruÅŸturma Bürosu’nun (FBI), Gülen Grubu’nun kurduÄŸu “Concept School” okullarına bir dizi baskın yaptı. Baskınların gerekçesi okullarda görevlendirilen yabancı öğretmenlerin iÅŸe alınma süreçlerinin ÅŸeffaf olmaması, liyakata göre alım yapılmaması iddiasıydı. Bu okullar eyalet fonlarından yararlandığı için FBI bu alımları soruÅŸturmaya baÅŸladı. FBI’nın baÅŸlattığı soruÅŸturma henüz sonuçlanmadı.

Çakır: Gülen’in küresel anlamdaki faaliyetleri ABD’nin bilgisi ve rızasına sahiptir

RuÅŸen Çakır’a göre, ABD, Gülen’in Pensilvanya’da bir inziva hayatı sürmediÄŸini küresel bir hareketini yürüttüğünü biliyor ve buna göz yumuyor.

“ABD’nin Fethullah Gülen’in Pensilvanya’da ikametine bunca zaman izin vermesi buranın sadece bir din adamının gönüllü sürgün yeri, bir inziva yeri olarak deÄŸil, küresel bir hareketin ana karargâhı olmasına izin vermesidir. Burasının sürekli ziyaretçileri var. Dünyanın dört bir yanından insanlar buraya geliyor. FBI, burasının Gülen Hareketi’nin küresel ana karargahı olduÄŸunu biliyordur. 11 Eylül gibi bir olay yaÅŸandıktan sonra Dünya’da ABD’nin Müslümanlara, Ä°slâmcılara yönelik uygulamalarına baktığınız zaman Gülen’e saÄŸlanan bu alan ABD’nin onun yaptıklarından ÅŸikayet etmiyor, hatta memnun oluyor anlamına rahatlıkla gelir. Gülen’in küresel anlamdaki faaliyetleri ABD’nin bilgisi ve rızasına sahiptir. 15 Temmuz’u konuÅŸmak için elimizde fazla bir bilgi yok ama eÄŸer bu darbe giriÅŸimi Gülen Hareketi’nin düzenlediÄŸi bir darbe ise ki ben böyle olduÄŸuna inanıyorum bu darbeden Gülen’in haberi olmamış olamaz. Bu darbeyi Gülen Cemaati planladıysa bu darbenin esas planlandığı yer ABD’nin içindeki Pensilvanya’dır.”

Kaynak: Al Jazeera

 

 

 

 

 

 

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.